Dizinin adı | Blog"> “Birisi Entrika mı Dedi?" : Gossip Girl | Radyo Bilkent

Dizinin adı | Blog" />

cross

Artık Yayınlara Mesajınızı Gönderebilirsiniz!

Devam etmek için ENTER'a basın.

“Birisi Entrika mı Dedi?" : Gossip Girl

Ekranlarda drama ve entrikayı özleyenler için rota yeniden oluşturuluyor. Gossip Girl, 11 yıl önce final yapmasına rağmen zengin senaryosu ve ikonik karakterleriyle sizi uzun soluklu bir serüvene çağırıyor. Neredeyse her bölümünde seyircinin dikkatini çekmeyi başaran 6 sezonluk bu dizi, entrikanın tahtında otururken klişelere şans tanımayarak farkını ortaya koyuyor. Gençlik-drama dizisi olarak ekranlarda yerini almış olan Gossip Girl, aslında Cecily von Ziegesar’ın Amerikan gençlik romanı serisinden uyarlanarak 2007’de yayınlandı.

Dizinin adından da anlaşılacağı üzere olaylar, “Gossip Girl” lakabıyla bilinen ancak kimliğinden kimsenin haberdar olmadığı bir blogger etrafında şekilleniyor. Bu gizemli blogger, 6 gencin hayatlarını tüm detaylarıyla internette yayınlayarak bitmek bilmeyen kaos ve dramanın alevlenmesine sebep oluyor. Seri başlıca, New York’un Upper East Side tarafında yer alan Constance Billard isimli seçkin bir özel lisede geçmekte. 


Gossip Girl’ün peşlerini bırakmadığı o 6 gencin hayatlarını gördüğümüzde ise neden bu altılının gündemden hiç düşmediğini anlamak pek de zor olmuyor. Öyle ki, ilk sezonlarda hem zekası hem de tarzıyla dikkat çeken Queen B’imiz Blair ile uzun süren sessizliğini bozarak Constance’a adeta bir comeback yapan ve her zaman ilginin merkezi olan sarışınımız Serena arasındaki çekişme, tüm bu kaosun bile sadece bir başlangıç olduğunun uyarısını veriyor. İlk sezonlarda sarışınımızın neden kayıplara karıştığını öğrendiğimizde ise hikayemize bazılarımızın favorisi olan sevimli bir yüz dahil oluyor: “Nate Archibald”. Oysaki bu sempatik simayı Queen B’nin erkek arkadaşı olarak tanımışken Serena’nın hikayesindeki yerini merak etmemek de elde değil!


E tabii ki, bu meşhur altılının arasında “Yalnız Çocuk” Dan Humphrey’i de unutmamak lazım. Her ne kadar Gossip Girl, ona yalnızlığı yakıştırmış olsa da gündemin favori manşeti olan sarışınımızla gözler önündeyken pek de tek kalıyor olduğu söylenemez. Gözde sarışınımız Serena, yalnız çocuğumuzu pek de yalnız bırakmıyor diyebiliriz. Serinin başından sonuna kadar bir türlü kopmak bilmeyen bu ikilinin bağı; kiminizi bunaltırken kiminize “o” ilişkinizi hatırlatabilir, duymadık demeyin.  

Her ne kadar Constance’ın bir numaralı çocuğu olmasa da söylenildiği kadar da yalnız olmasa gerek! Öyle ki, Dan Humphrey’nin geçmişinden bir kız daha hikayemize giriş yaparken aslında bu popüler altılının da bir parçası oluyor. Vanessa ismine alışmaya hazır olun, deriz.


Tüm altılıyı saymışız gibi gelse de en güzelini sona sakladık! Archibald aşıklarının bile gizlice beğendiği, neredeyse hepimizin çok etkilendiği, karizmatik ve yakışıklı: “Chuck Bass”. Elbette ki bu kadar gündemde olan bir grubun, sessiz sakin ilerleyen zeki bir üyeye ihtiyacı var. Zekası ve karizmasıyla bizlere birilerini hatırlatıyor. Bass ve Queen B, adeta beynin iki lobunu oluşturuyorlar desek yanlış olmaz. Bir kalbin iki yarısı olmaktansa bu karizmatik ikili, bir beynin iki lobu olmuşlar! Ancak Bass’ın tutkulu karakteri ve kraliçe Blair’in gizlediği duygusal yanı, bu ikiliyi daha da ileriye götürecek gibi gözüküyor. Birbirlerine karşı duydukları bu karşı konulmaz çekime direneceklerini biliyoruz ama buna devam edebilecekler mi? 

İzleyenlerin çok sevdiği ve izleyeceklerin de gerçekten çok eğleneceği bir seri olan Gossip Girl, ekranlarda görmekten zevk aldığımız her şeyi içine alan çok güzel bir dizi. 11 yıl önce final yapmasına rağmen yeniden popülerleşerek kendini izlettiren bu seriyi biz çok sevdik! Eğer hâlâ izlemediyseniz diziye başladığınızda neden bu serinin unutulmaz olduğunu anlayacaksınız. 

Bugünlük bizden bu kadar! Bu tarz içeriklerin daha fazlasını görmek için Radyo Bilkent’i Instagram ve Twitter hesaplarından takip etmeyi unutmayın. Bir sonraki blogda görüşmek üzere, xoxo Radyo Bilkent.